MAYIS VE KOKULYA

  • Tayfun Timoçin

MAYIS VE KOKULYA

            Mayıs, ayların en güzellerinden. Kıştan yaza heyecanlı, bazen sert, bazen ani, bazen ağır aksak geçişlere sahne olan şu dönemde mayıs, baharın tüm işaretlerini barındırdığı gibi yazın işaretlerini de cesurca verebiliyor. Çiçek kokularının -kalabalık kent sokaklarında bile mümkün- havayı kapladı bu dönemde insan, kışın kasvetini de atıyor üzerinden, bulutların verdiği karamsarlığı da. Ve doğayla birlikte umutlarımız da cıvıldaşmaya başlıyor.

AYIN FIRTINALARI

            Mayısın fırtına sayısı ortalama düzeyde. Hepsi tutarsa geleneksel takvime göre altı adet fırtınamız var. 4 veya 5 Mayıs’ta Çiçek Fırtınası (çiçekler açıyor); 7 Mayıs’ta isimsiz bir  fırtınamız var; 13 Mayıs’ta yine isimsiz (eskilerin, bereketli yağmur mevsiminin sonu anlamına gelen Ahir-i Eyyam-i Matar dedikleri) fırtına; 17 Mayıs’ta Filizkıran Fırtınası (açan filizleri kırıp geçiriyor); 20 Mayıs’ta Kokulya Fırtınası ve 21 Mayıs’ta Ülker Fırtınası (120 civarında yıldızdan oluşan Ülker yıldız kümesi, kuzeydoğu ufkunda kaybolmaya başlıyor).

KAYNAK KITLIĞI VE KİŞİSEL TAHMİN     

Kokulya adı bir tuhaf. Acayip şeyler çağrıştırıyor. Kokarca, kokoş, kokona gibi… Ama bunlarla hiçbir ilgisi yok. Yıllar önce yaptığım araştırmayı yineledim ama doğrudan bir kaynak bulamadım. “Şu isim şuradan geliyor” diyebileceğimiz bir nokta atışı ne yazık ki şimdilik ortalarda ok. Ama karşıma çıkarsa sizlerle elbette paylaşırım. Ancak bir “olasılık” var. Hem de bana göre kuvvetli bir olasılık. “Kesinlikle budur” demiyorum ama “olabilir” diyorum, bir kez daha belirteyim.

            Aslında “kokulya” değil, “kukulya”. Kukulya, böcek kozası, daha özelde ipekböceğinin kozası anlamına geliyor. İngilizcesi cocoon, Fransızca cocon, Provençal cocoun, Latince coccum, Yunanca kokkos. Bizde koza. Bu sözcük alışverişinin, anadolu’ya gelen ilk Türklerin denizciliği Yunanca konuşan Anadolu halkından (Rumlardan) öğrendiği sıralarda olduğunu kurgulamak abes değil.

TAM DA O ZAMAN

            İpekböceklerini araştırdığımızda, bahar aylarında (genellikle Nisan’da) dut yapraklarındaki yumurtalarından çıktıklarını, 20-30 günlük bir süre boyunca dut yaprağı ile beslendiklerini, sonra da koza ördüklerini görüyoruz. Koza örme işi yaklaşık üç gün sürüyormuş. Kişisel tahminim, bu güzel böceklerin, ipek olacak kozalarını örme işini mayıs ayı sonlarına doğru çıkan fırtınaya denk getirmeleri üzerine bu ismin verilmiş olduğu yönünde. Bakmışlar ki fırtına çıktığında en belirgin olay -ki o zamanlar ipek ve ipekböcekçiliği Anadolu’da çok ciddi bir iş kolu ve geçim kaynağı idi- ipekböceklerinin koza yani kukulya yapmaları, fırtınaya da onun adını vermişler. Dediğim gibi bu benim tahminim. Farklı bir bilgisi ya da kaynağı olan varsa ve bizlerle paylaşırsa çok mutlu olacağımızı şimdiden belirtmeliyim.