DAU Genelgesi İptali Hakkında Bilgilendirme
DAU Genelgesi İptali Hakkında Bilgilendirme
Öncelikle, Genelge iptali davalarında Danıştay tarafından ilgili genelge maddesinin hangi hükmünün menfaat çatışması yarattığının ispatı istenmektedir. Zira, Danıştay tarafından yapılacak inceleme menfaat çatışması yarattığı iddia edilen maddenin hukuka uygunluğuna ilişkin olacak olup genelgenin tümüne ilişkin bir değerlendirme yapılmayacaktır. Bu nedenle, davayı ikame edenlerin dava konusu genelge maddesi kapsamında olduğunu ve maddenin iptalinde menfaati bulunduğunun açık ve net bir şekilde ifade edilmesi önem arz etmektedir.
Bununla birlikte, Danıştay 6. Dairesinin 202/1721E. sayılı dosyası tahtında ittihaz edilen yürütmeyi durdurma kararı incelendiğinde Denizcilik Atıkları Uygulaması Konulu Genelge’nin yalnızca 6. maddesinin 3. fıkrasının iptali ve yürütmenin durdurulması talebi ile dava ikame edildiği anlaşılmaktadır. Bilginiz olduğu üzere anılı madde, “a)Yolcu ve personel dahil taşıma kapasitesi 12 kişiden az olanlar, seyrüsefer esnasında oluşan pis sularını ve çöplerini on beş günde en az bir defa atık kabul tesisi veya atık alma gemisine vermek zorundadırlar.” düzenlemesine havidir. Genelge iptali davalarında Danıştay tarafından ilgili genelge maddesinin hangi hükmünün menfaat çatışması yarattığının ispatı istenmektedir.
Yürütmenin durdurulması talebinin reddi kararına ilişkin olarak öncelikle önemle belirtmek isteriz ki, Danıştay veya idari mahkemeler, idari işlemin uygulanması halinde ancak telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve id ari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda, davalı idarenin savunması alındıktan veya savunma süresi geçtikten sonra gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar vermektedir. Bu nedenle, uygulamada genellikle imara ilişkin açılan iptal davalarında (yıkım kararları gibi) telafisi güç zararların doğma ihtimaline binaen yürütmenin durdurulması kararı verilmektedir. Dava konusu genelgenin anılı maddesinde ise uygulanması neticesinde telafisi güç zararın doğmayacağı kanaatine dayalı olarak yürütmenin durdurulması isteminin reddine karar verilmiş olup kararının tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde itiraz kanun yoluna başvuru hakkı bulunmakta olduğu hususunu bilginize sunarız. Bunun yanı sıra, idare mahkemelerinde yer alan kanaat genellikle yürütmenin durdurulması kararı vermemek yönündedir. Yürütmenin durdurulması kararı verilmesi ileride verilecek esas karar bakımından maalesef ki kanaatin açıklanması (ihsası rey) olarak yorumlanabilmektedir.
Bununla birlikte, iletmiş olduğunuz Çevre ve Şehircilik Bakanlığı savunma dilekçesi tarafımızca incelenmiş olup anılı savunma dilekçesine ilişkin görüşlerimiz aşağıda dikkatinize sunulmaktadır.
- Getirilen düzenlemeler ile genelge ile dayanağı arasındaki çelişki
Savunma dilekçesi ile dikkat çeken en önemli husus Bakanlık tarafından getirilen, “Ülkemizin, denizlerinin korunmasına yönelik uluslararası sözleşmeler ve AB direktiflerinde belirtilen hükümlerden daha kısıtlayıcı tedbirler alma hakkı saklıdır” savunmasıdır. Sizlerin de takdir edeceği üzere, burada değinilen “kendi koşullarını göz önünde bulundurarak daha kısıtlayıcı tedbirler alma hakkı” tanımlaması ucu oldukça açık ve sonuçlarının önceden tahmin edilebilmesi güç bir ifadedir. Dava konusu genelgenin 2. maddesinin “Dayanak” başlıklı kısmı incelendiğinde görüleceği üzere; dayanağın konusunu sözleşmeler ve uluslararası direktifler oluşturmaktadır. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş uluslararası sözleşmeler kanun hükmünde olduğundan anılı genelgenin bu hükümlere aykırı olarak düzenlenmesi hukuka aykırılık teşkil edecektir. Bu halde, genelgenin dayanağı olan 400 grt ve üstündeki diğer gemiler ile 400 grt’den küçük 15 kişiden fazla insan taşıma kapasitesi olan gemileri kapsamakta olduğundan idarenin savunması doğrultusunda 12 kişiden az yolcu taşıyan özel teknelere ilişkin bildirim yükümlülüğü getirmek ve onları bu ağır mesuliyetin altında sokmak hukuk ve hakkaniyetle bağdaşmamaktadır.
- Özel teknelere atık bildirmeleri adına getirilen 15 günlük sınırlama
Daha önceki e-maillerimizde de belirtildiği üzere, uygulamada aylarca limana girmeyen 12 kişi kapasitenin üstündeki özel tekneler (yasal statü olarak yolcu gemileri) ve ticari yatlar, genelge ile hayli belirsiz bir atık verme yükümlülüğüne tabi tutulmuştur. Diğer yandan kısa süreli (günlük ya da haftalık tur) sefer sonrası limana girme zorunluluğundaki ticari tekneler ve 12 kişi kapasite altı özel tekneler, yani özellikle amatör denizciler için katı ve muğlak sınırlamalar ortaya çıkmaktadır. Bununla birlikte, uygulamada özel tekneler için seyir süresi belirsizliği ortaya çıkmaktadır. Türkiye kıyılarında seyir için Transit Log, yeni ismi ile SİB (Seyir İzin Belgesi) almak zorunlu olmadığına göre “15 günlük süre ne zaman başladı, ne zaman bitti? Ne zaman mola verildi, denizin üstünde sıvı atık üreterek ne kadar kalındı?” gibi bir seyir süresi belirsizliği bulunmaktadır. Zira, SİB zorunlu tutulsa bile, bu belge ‘limandan çıkış’ anlamına gelmekte olup liman terk edilince ‘kesintisiz seyir’ halinde olunduğu anlamına gelmemekte olup kamu yönetiminin elinde de bu süreyi kanıtlayacak bir belgeleme sistemi de bulunmamaktadır. Bu bağlamda, teknede atık üretilen seyir süresinin belirlenmesinde kaptanın beyanı esas alınmak durumundadır ancak Sahil Güvenlik tarafından işbu beyanın kabul edilip edilmeyeceği de tartışmalıdır.
Özel teknelerin 15 günlük seyrüseferde geçireceği süreye ilişkin, “Bakanlık tarafından yetki verilmiş denetçi kurumlarla sahada gerçekleştirilen soruşturma çerçevesinde belirlenmektedir.” savunması ile de dilekçenin genelinde hakim olan belirsizlik devam etmiş, 15 günlük sürenin hangi denetçiler ve hangi kurumlar tarafından belirleneceği ve belirleme yapılırken hangi hususların kıstas alınacağına ilişkin hiçbir açıklama yapılmamıştır. Aynı zamanda, CE sertifikasına ilişkin olarak CE belgesi olmayan deniz araçlarının CE belgesi olanlar ile eşleştirileceği ifade edilmektedir. Bu eşleştirmenin hangi kıstaslar üzerinden ve kim tarafından yapılacağına ilişkin bilgilendirme de yapılmamıştır. Bakanlık tarafından yetki verilen denetçi kurumla belirtilmiş ancak anılı kurumlardan Sahil Güvenlik Komutanlığı İçişlerine Bakanlığına bağlı iken Liman Başkanlığı ise Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’na bağlı olduğu dikkate alındığında yasal bir düzenleme yapılmadan yeknesak bir uygulamadan söz edilmesi mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla, herhangi bir düzenleme getirilmeksizin “sahada belirlenecektir” şeklinde soyut açıklamalara dayalı olarak işlem yapılması, bu iki kurum tarafından yapılacak uygulamanın birbiri ile uyumlu olmamasına neden olabilecek dolayısıyla keyfiyete dayalı cezaların uygulanması söz konusu olacaktır. Diğer yandan, ilgililer tarafından işbu hukuka aykırı işlemlere dayalı dava ikame edildiğinde ise uygulamaya ilişkin bir düzenleme olmadığından yargı kararlarında da birlik olmayacaktır. Hal böyle olunca, işbu durum açıkça tekne ilgilerinin mağduriyetine neden olacaktır. Bu bağlamda, ikame edilen davada bu hususların belirtilmesi ve hatta sözlü olarak da dile getirilmesi amacıyla duruşmalı inceleme yapılmasının talep edilmesinin faydalı olacağı kanaatindeyiz.
- Atık alım sistemi yetersizliklerine ilişkin getirilen açıklamalar
Savunma dilekçesi ile yeteri kadar atık alımı tesisi bulunduğundan bahsedilmiş ancak tesis bilgi ve konumları ile ilgili detaylı bilgi dosyaya sunulmamıştır. Bu nedenle yalnızca sayılar üzerinden getirilen savunmanın somut dayanaktan yoksun olması sebebiyle eksik olduğunu düşünmekle birlikte; bakanlık tarafından belirtilen konumlarda yeterli tesisin bulunup bulunmadığı, bulunuyor ise kapasitelerinin ve mevcut durumlarının tespit edilmesi amacıyla müzekkere yazdırılmasının talep edilebileceği gibi, eğer mümkün ise ilgililer tarafından savunma dilekçesinde bahsedilen yerlere ilişkin yetersizlik bulunduğuna dair belge sunulmasının yerinde olacağı ve bunun mahkemenin kanaatinde etkili olacağı düşüncesindeyiz. Ayrıca, genelgenin kapsadığı ilgili kişilerin tekne bilgilerini, kullandıklarını güzergahı ve bu güzergahta atık alım tesisi bulunmadığını belirten bir dilekçe ile idareye yahut CİMER’e başvurmalarının yargılamanın seyrinde etken rol oynayacağı ve bu başvurulara gelecek cevapların dava dosyasına sunulması gerektiği kanaatimizi de bilgilerinize sunuyoruz. Limanlar ve marinalar dışında çöp teslim edilebileceği bir yer olmaması hususunda ise yine çöplerin teslim edileceği alana ilişkin bilgilendirmenin yapılmasının talep edilmesi uygun olacaktır.
Diğer yandan, dava sürecinde yürütmenin durdurulması kararı verilmediğinden, idari para cezası ittihaz edilmesi ihtimalini bertaraf etmek adına işbu süre zarfında tanzim edilebilecek cezaların ödenmesi gerektiği kanaatinde olduğumuzu bilgilerinize sunarız. Düzenlenecek olası bir cezanın uygulanması halinde imzadan imtina edilmesi ve makbuzunun ilgili kişilerce ihtirazı kayıt konulmak suretiyle ödenerek idari cezanın iptali talebi ile açılan davalarda ödenen tutarın idareden tahsili bağlamında lehe sonuç doğurabilmesi mümkün olabilecektir.
Çavuş & Coşkunsu Avukatlık Bürosu
Beyoğlu, İstanbul
