DADDBülten

Ocak 2021, Sayı: 3

Başkan'dan...

Zafer Türkmen

Değerli üyelerimiz,

Bir yılı daha geride bıraktık, yeni yılda yeni hedeflere yelken açmak gerek.

 

DADD olarak içinde bulunduğumuz Ocak ayında açıklayacağımız üç projemiz var. İlki, akademik çevrelerden de destek alarak yapılacak çalıştaylarda ülkemizde amatör denizciliğimizin sorunları üzerine olacak. Çalıştaylar, İzmir ve İstanbul olmak üzere iki ayrı noktada gerçekleşecek. DADD üyesi Hasan Kaçmaz DADD adına hazırlıyor. İkincisi ilköğretim öğrencileri arasında düzenleyeceğimiz “Denizlerimiz ve Biz” adlı resim yarışması. Bu konu yönetim kurulu üyemiz Yıldız Yılmaz tarafından hazırlanıyor. Özellikle sahil kentlerimizdeki öğrencilerin katılımı ile gerçekleştirmeyi düşündüğümüz bu projede okul çocuklarına deniz sevgisi aşılanmaya çalışılacak. Tabii yarışma ödüllü olacak. Son olarak yerel yönetimlerin de desteği alınarak DADD Dostları ve DADD üyeleri aracılığıyla gerçekleştirilmeyi düşündüğümüz “Kıyılarımız Temiz Kalsın” temalı etkinliğin ön çalışmalarını Yıldız Yılmaz ve ben hazırlıyoruz..

 

Tabii bu projeler virüs salgınının izin verdiği ölçüde gerçekleştirilebilecek. Biz hazırlıklarımızı yapıyoruz. Projelerin alt yapısının hazırlanıp uygulanabilir ortam bulunduğunda hayata geçirilecekler.

 

Usta/Servis Hizmetleri, Limanlar-Barınaklar ve Restoranlar ile ilgili, çoktandır aklımızda olan bir çalışma da yine DADD üyemiz İsmail Tümer tarafından hazırlanıyor. Web sayfamız üzerinde yayınlanacak ve “acaba şurada şu konuda kim var?” sorularımıza hızla yanıt bulma kolaylığı sağlanacak.

 

Geçen yıllarda yaptığımız, 2020’de salgın nedeniyle gerçekleştiremediğimiz ralliler için de hazırlıklarımız devam ediyor. DADDralli Ege (Türkiye), DADDralli Saros Körfezi ve Gökçeada-İstanbul-Hopa-Poti güzergahında bir DADDralli Karadeniz de koşullar elverdiği ölçüde gerçekleştirilecek. Ayrıca 2004 yılında düşünülen, ancak hayata geçirilemeyen bir Karadeniz-Hazar Denizi Rallisi var, hazırlıklarını yapıyoruz, kısmetse 2021 yılında gerçekleştirmek istiyoruz. Bunlar gerçekleştirmeyi düşündüklerimiz, kısmet.

 

Hepinize yeni yılda sağlık, mutluluk ve tabii deniz dolu bir sezon dilerim.

 

Görüşmek ümidiyle…

 

Zafer TÜRKMEN

5 Ocak 2021

HABERLER

2021 ÜYELİK AİDATLARI BELİRLENDİ

Denizlerdeyiz Amatör Denizciler Derneği Yönetim Kurulu’nun Aralık 2020 içinde yaptığı toplantılarda, DADD üyelik ve giriş aidatları yeniden belirlendi. Buna göre DADD’a üye olmak isteyenler giriş ödentisi olarak 350 TL ve yıllık üyelik aidatı olarak 100 TL ödeyecekler. Mevcut üyeler için de yıllık aidat 100 TL olarak belirlendi. Tüm üyelerin yıllık aidatlarını, çalışmaların aksamadan sürmesi için Ocak ayı içinde yatırmaları, Yönetim Kurulumuzun özel ricası. 

PİRİ REİS DENİZCİLİK SAYFALARI YAYINA GİRDİ

Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün internet sitesi www.mgm.gov.tr  içinde yer alan “Denizcilik” tahmin bölümü, Piri Reis Denizcilik sayfaları olarak yenilendi ve yayına girdi. Deniz tahmin raporları, Deniz Yolu Tahmin Sistemi, marinalarda durum, dalga tahmin modelleri, deniz gözlem istasyonları (D-OMGİ) ve deniz suyu sıcaklığı gibi denizcilerin gereksinim duyduğu bilgilere yer verilen sayfanın tanıtımı için 6 Ocak 2021 Saat 19.30’da başlayacak ve Meteoroloji Genel Müdürü Sayın Volkan Mutlu Coşkun’un bizzat katılımı ile gerçekleşecek bir Zoom toplantısı düzenlendi. Toplantıya katılım detayları DADD’ın dijital platformlarından duyuruldu. Toplantı detaylarını ise önümüzdeki bültende değerli denizci dostlarla paylaşacağız.

 

Bu arada, Piri Reis Denizcilik sayfası, web sitemizdeki Hava Durumu bölümünde de yerini aldı. Görmek için tıklayınız.

ZOOMDA TOPLANDIK EREM’İ DİNLEDİK

 

Covid-19 yüzünden bir araya gelemiyoruz eskisi gibi ancak bereket versin teknoloji imdadımıza yetişiyor. Yönetim Kurulu üyemiz Mehmet Erem de teknolojinin nimetlerini kullanarak bildiklerini alçakgönüllülükle paylaşanlardan. Erem, 20 ve 27 Aralık saat 21.00’de başlayan Zoom sunumlarında ana başlığı olan “Denizde Zor Anlar” ile yararlı bilgiler paylaşıyor. Aralık ayının son iki sunumunda Erem, “Tekne Yedekleme ve Kurtarma” ile “Teknelerde Dümen Sorunları ve Çözümleri” konularını ele aldı. OneYacht, Mekteb-i Sultani Denizcileri ve DADD işbirliğiyle gerçekleşen Zoom sunumlarına ilgi de yoğun oluyor. Mehmet Erem, her Pazar “Denizde Zor Anlar” başlıklı Zoom sunumlarını sürdürecek, her sunum Mekteb-i Sultani Denizcileri ve One Yacht YouTube kanallarında yayımlanacak.Tabii konuşmacıya canlı soru sorabilmek için Zoom canlı yayınlarına katılmak gereği kaçınılmaz.

MAKALE

BOŞ BOŞ BEKLEMEK YERİNE SEZONA HAZIRLIK YAPMALI

FIRSAT BU FIRSAT

Artık rüzgârlar daha sert, doğa daha acımasız.
Hazır kış geldi, sokağa da pek çıkamıyoruz, o halde sert havalara karşı sağlam önlemler almak için de belki de en uygun zamandır.
 

Azimli olanlarımız, denize çıkmak için artık sadece rüzgârı değil aynı zamanda sokağa çıkma yasaklarını da kolluyorlar. Fakat pek çoğumuz, bu kadar sıkı tedbirler, salgın (pandemi) tehdidi, yaş aralığına göre farklılıklar gösteren sokağa çıkma saatleri, sokağa çıkma yasağı günleri derken, bağladık tekneleri marinaya, çekildik kabuğumuza. Ancak yine de kısıtlı zamanlarda yapılabilecek veya yaptırılabilecek şeyler var.

NEREDE O ESKİ HAVALAR!

Bunların başında hiç kuşku yok ki bilgi ve ufkumuzu geliştirecek kitaplar okumak geliyor. Bunu zaten cepte görüp diğer teknik işlemlere devam edelim biz makalemizde. Efendim, hava da, gün geçtikçe eskinin bilgilerine dayanarak yapılan tahminleri çürüten yeni davranışlar sergiliyor artık, hepimizin malumu. Ani değişiklikler, daha önce yaşamadığımız şiddetler artık gündelik olaylardan olmaya başladı. “Hiç böyle şeyler olmazdı eskiden” gibi cümleleri artık sıkça duyar olduk. Ama oluyor. Dünya değişiyor, insanın katkısıyla şartlar hızla ve sertçe değişiyor, yaşlı gezegenimiz ısınıyor ve ısındıkça da tuhaflıklar görüyoruz. Örneğin Marmara’da hiç olmaması gereken ılıman deniz canlılarını görüyor, uzak denizlerde yaşaması gereken kimilerini limanın içinde, teknemizin altında fark ediveriyoruz!


Yeri gelmişken bir tartışmaya da değinmekte yarar var. Kimileri, biz hiç olmasaydık da küresel ısınmanın olacağından, çünkü Dünya’nın ısınma-soğuma periyotlarının olduğu gerçeğinden söz ediyorlar. Doğrudur, Dünya ısınır, soğur, bunları birkaç bin yılda bir tekrarlar. Ancak insanın burada katalizör etkide bulunduğunu, işlemi hızlandırdığını, hatta çok hızlandırdığını, yarattığı veya sebep olduğu sera etkisiyle, değişime dair tüm meteorolojik olayların fazlasıyla sertleştiğini, eski tabirle şedit hale geldiğini de atlamamak gerek. Başka şekilde söyleyecek olursak, insan olmasaydı da küresel ısınma olacaktı ancak değişim belirtileri olan meteorolojik olaylar bu kadar şiddetli olmayacaktı.

Fotoğraf Mick Haupt - Unsplash

ÖNLEMLERE ADIM ADIM

Şimdi, madem bu kadar laf ettik belirtilerin şiddetine dair, rüzgârların da eserken artık daha bir sert, daha şiddetli sağanaklarla bizi etkilediği gerçeğini de biliyoruz, o halde önümüzdeki sezonda bunlara maruz kalacak teknemiz için neler yapabiliriz, ona bir bakalım. Hemen söyleyelim, makalemizin yeri, bu önlemlerin tamamını ele almaya uygun değil, aksi halde konuya ilişkin bir kitap bile çıkabilir. Biz birkaç belli başlı olanı ele alacağız, gerisi, her tekne sahibinin dikkat ve kendi şartlarına bağlı olarak değişiklik gösterebilecek elbette.

RÜZGÂR TUTUŞU AZALTMAK

Hepimiz biliriz; bazen öyle havalara rastlarız ki, hiçbir yelken açık olmadığı halde tekne kendi kendine, hem de hiç de azımsanmayacak bir hızla yol alır. "Kuru direk yol yapıyor tekne” deriz böylesi durumlara. Aslında sadece kuru direk değildir teknenin yol almasını sağlayan. Rüzgâr tutan her yüzey o esnada yelken görevi görüyordur. Başta teknenin kendi gövdesi yapar bunu, sonra alan oluşturan ne varsa. Serpinti körüğünden tutun,

bumbaya, gölgelik tenteden tutun, güvertede ise ters çevrili bota ve hiç kuşkusuz sarılı da olsa cenovaya kadar her şey rüzgârı “tutar”.

Tekne, ister suda ister karada olsun, eğer bir süre yalnız başına bırakıyorsak, rüzgâr tutabilen her şeyi ortadan kaldırmak en iyisidir. Fırtınaya başıboş yakalanan teknelerin başına en büyük derdi açan şeylerden biri, özellikle sarılı duran ön yelkenlerdir. Biz cenovayı sarıp bırakırız ve sarılı olduğu için aerodinamik bir yapıya sahip olduğunu zannederiz ama öyle değildir. Katmanları, dikişleri, hacmiyle her anlamda rüzgârı tutmaktadır. Şiddetli rüzgarın etkisiyle kendiliğinden açılması sandığımız kadar zor değildir, açılmasa bile bazı kenarları aşırı rüzgâra maruz kalıp zarar görebilir. Kendisi zarar görmese, teknenin hareket etmesini, karadaysa devrilmesini bile sağlayabilir. Bu nedenle yalnız bıraktığımız teknelerde, ister sarma, ister klasik sisteme sahip olsun, ister sarmalı veya lazyjack içinde kuzu kuzu yatan anayelken, ister flok/cenova, açıkta hiçbir şekilde yelken bırakmamak en iyisidir.

Eh indirmişken bumbayı da indirip kamaraya/ambara almak hiç de fena fikir sayılmaz. Zira o da rüzgâr tutuculardan biridir. Bu arada tente ve serpinti körüklerini saymıyoruz bile çünkü onları kapatmış, rüzgâr tutucu olmaktan çoktan uzaklaştırmış olduğumuzu; güvertede bot, sandık, can salı vb. malzeme bırakmadığımızı varsayıyoruz.

TAM BİR SIZDIRMAZLIK GEREK
Ege’de 30 Ekim’de meydana gelen deprem sonrasında oluşan tsunaminin Teos Marina’da ve çevre barınaklarda yarattığı zararı önceden tahmin etmek, o kadar şiddetli bir deniz hareketine hazırlıklı olmak ve ona göre önlem almak kolay olmadığı gibi, olası da görünmüyor. Teknenin içinde bulunduğu denizin bir blok halinde gidip gelmesi, karşısında durulabilecek güç değil doğrusu. Ancak yine de her türlü önlemi almak, tsunami olmasa bile, çok güçlü rüzgâr, beraberinde gelebilecek yağış veya teknenin gerek doğal, gerekse dış yapay etkenlerle (üzerine başka teknelerin veya pontonun yatması gibi) fazla suya, belki de doğrudan denizin kendisine maruz kalması olasılığına karşı yapılabilecekler var. Tam bir sızdırmazlık, bunlar arasında en önemli olanlardan.

Heçler, lumbozlar, açılır kapanır veya sabit ne kadar pencere, kapak, vana varsa hepsi ama hepsi, sızdırmazlığa karşı kontrol edilmiş olmalı. Aslında bu, her zaman için yapılması gereken bir hazırlık ama içinde olduğumuz teknede olası durumlara müdahale etme şansımız genellikle olduğundan, sezonda pek oralı olmadan atlatabiliyoruz kimi durumları. Ancak içinde değilken, hatta çok çok uzaklardayken müdahale etme şansımız olmadığı için, özellikle tekneyi bırakırken mutlaka bu sızdırmazlık konusu ciddiye alınmalı.

DELİ BAĞLAR GİBİ
Hepimiz tekneyi belirli halatlarla bağlayıp bırakırız. Ama acaba bu halatlar sağlam mı? Bağlandıkları yerler, babalar, koçboynuzları, tonoz, tonozun zinciri, kendisi, hatta tekneyi bağladığımız ponton/parmak iskele sağlam mı? Yüzer pontonumuzla ilgili şüphelerimiz varsa marina idaresine sorabilir, şüphelerimizin giderilmesini talep edebiliriz elbette. Ama biz, üzerimize düşeni gerektiği kadar yapabildik mi?

Canım, bu kadar endişe edecek bir şey yok” denebilir ama son yıllarda yaşananlar, bazen tam da o kadar endişe etmeye gerek olduğunu anlatıyor gibi. Başka türlü söyleyecek olursak, biz gerekeni yapalım, önümüzü kış tutalım da, yaz çıkarsa bahtımıza…

Standart koltuk halatları, eğer tüm bağlantı noktalarımız ve halatlarımız sağlamsa, yeterince başarıyla görevlerini yerine getireceklerdir ama rüzgârın nasıl ve hangi açıdan patlayacağını tam olarak asla bilemeyiz. Bu nedenle açmazlarla tekneyi farklı noktalardan beslemek daha akıllıca olur. Hatta mümkünse bir bordanın farklı noktalarından birkaç açmaz almak, uzaktan bize bakanların, “Şuna bak! Tekneyi deli bağlar gibi bağladı” demelerine yol açsa da, olası bir doğal felaket anında gülen tarafın biz olmasını sağlayabilir. Ayrıca bu bağlama, sadece kendi teknemizi değil, komşu teknelerin üzerine yatmamızı engelleyerek veya azaltarak onları da korumayı sağlayacaktır. Bu nedenle birkaç farklı rüzgâr yönüne göre öngörülü olmakta yarar var.

Teknemizi, yani canımızın yongası olan malımızı koruyan halatların başında dolanan bir derdin de altını çizelim: Aşınma! Halatların, hareket anında nereye sürtündüğünü, nasıl bir sürtünmeye veya aşınmaya maruz kalabileceğini de, tekneyi bırakmadan önce kontrol etmek, buna göre önlemler almak gerekir. Çünkü sürtünmeyle aşınacak bir halat, birçok açmazla güvence altında olduğunu zannettiğimiz teknemizin başını derde sokabilir.

ENSEM KALIN
Teknemizi çok düşündük, iyice bağladık, güvertede rüzgâr tutan hiçbir şey bırakmadık, açmazlarla sağlama aldık, marina yönetiminden yüzer pontonun da sağlama alınmasını rica edip bu konuda da başarı sağladık. Her şeyin yolunda olduğunu sanıyoruz değil mi? Değil! Bakalım komşu teknelerde aynı hassasiyet var mı? Tanışıyorsanız mutlaka konuşun, onun da benzer önlemler almasını sağlayın. Tanışmıyorsanız veya “ne gerek var, bir şey olmaz” diyenlerdense, marina yönetiminden kendisiyle iletişim kurmalarını rica edebilir veya en iyisi kendi işinizi kendiniz görürsünüz. Tıpkı boynu kalın kurt gibi. (Deniz kurdu olmak böyle bir şey olsa gerek.)

Komşumuzla aramızda yeter sayıda değil, belki de yeterinden fazla usturmaça bulundurmak, bu usturmaçaların, hareketli, yatıp duran veya baş-kıç yapan bir tekneye karşı hangi noktalarda etkili olabileceğini hesap ederek yerleştirilmiş olmasını sağlamak iyi olacaktır. Hatta, sakin havalarda fazlasıyla yeten silindirik usturmaçalara ilaveten, belki araya birkaç balon usturmaça bağlamak da düşünülebilir. Eğer yanımızda tekne değil de beton bir rıhtım varsa o zaman usturmaçaların üzerine tahta bağlayarak (bkz. Yelkenli Yatta Kendine Yetebilmek, Tayfun Timoçin, 2. Baskı, Ocak 2017, sayfa 80) yani “usturmaça tahtası” oluşturarak hem teknemizi hem de usturmaçalarımızı koruma yoluna gidebiliriz.

Tabii iyi bir tekne sigortası da olmazsa olmazlardan. DADD’ın bu konudaki katkısı yadsınamaz. DADD’ın hazırladığı en kapsamlı tekne sigortasına ulaşmak için burayı tıklayabilirsiniz. https://www.denizlerdeyiz.org/avantajlarimiz/sigorta-anlasmasi/

Biz bunları yapalım, gereğini yerine getirelim, burada anlatılmayan ama aklımıza gelen diğer önlemleri de alalım ama umalım da hiçbiri lazım olmasın. Selametle…

 BİLGİNİZİ SINAYIN 

Geçen ayki “Bilginizi Sınayın” bölümünün cevap anahtarını altta bulabilirsiniz.

Bu ayki sorularımız yine farklı alanlardan, bilgimizi tazelemek için seçildi.

Kolaylıklar dileriz.

 

1. Aslında yıllardır var olan ama son zamanlarda Akdeniz’deki çok uluslu gerilimler sırasında “yayımlandığını” bolca duyduğumuz, “seyir güvenlik uyarılarının kıyıdan gemilere doğru yapılmasını sağlayan servis”in kısa adı nedir?

a. SART

b. EPIRB

c. NAVTEX

d. TELEKS

e. GMDSS

 

2. Normal rüzgâr şiddetinin üzerinde esen kısa süreli rüzgâra ne ad verilir?

a. Tipi

b. Anlık

c. Civarna

d. Sağanak

e. Çapariz

 

3.Klasik motor montaj biçiminde pervaneyi çeviren ana parça hangisidir?

a. Şaft

b. Salmastra

c. Kaplin

d. Şanzıman

e. Pompa

4. 2015 Haziran’ında aramızdan ayrılan Türk amatör denizciliğinin yol gösterici büyük ustası Sadun ön adlı denizcimizin soyadının doğrusu hangisidir?
a. Bora

b. Boro

c. Baro

d. Bara

e. Şunun doğrusunu öğrensek ya artık!

5. Hangisi aciliyet bildirir?

a. Securite

b. Pan Pan

c. Kan Kan

d. Mayday

e. Hey gidi günler hey

GEÇEN AYIN CEVAP ANAHTARI: 1:a, 2:a, 3:b, 4:e, 5:d

AYIN ŞİİRİ

Teknelerde, sohbetlerde şiirden kopmayalım, şiir gibi yaşayalım diye…

Foto: Selim Yiğit / Unsplash

Fotoğraf: Joshua Earle / Unsplash

Antik anamın oğulları, siz ey medcezirin atlıları,

Hayallerimde ne çok yelken açtınız denizlere.

Ve şimdi, benim en büyük hayalim olan uyanışımda geliyorsunuz bana.

 

Hazırım gitmeye, tüm yelkenlerini açmış yola çıkma isteğim tutkuyla bekliyor rüzgârın dolmasını.

 

Son bir nefes daha alacağım bu durgun havada, son bir kez bakacağım sevgi dolu gözlerle arkama,

Sonra aranızda dikileceğim, bir denizci olarak denizcilerin arasında.

 

Sen, engin deniz, uyuyan ana,

Sen ki tek başına nehirler ve dereler içir barış ve özgürlüksün,

Bu dere son bir kez daha kıvrılarak, son bir kez daha çağıldayacak bu düzlükte,

Ve sonra sana geleceğim, sonsuz bir okyanusta sonsuz bir damla olarak.

 

Halil CİBRAN / Ermiş.

(Doğubatı Yayınları, 2. Basım, Ocak 2020,

Amin Maalouf’un önsözüyle. S.21,

“Geminin Gelişi” bölümünden alıntı.)

Halil Cibran (1883 – 1931) Lübnan asıllı Amerikalı filozof, şair ve ressam.

AYIN SEÇKİSİ 

ZÜRAFADAN AYANDONA

“Zürefânın düşkünü beyaz giyer kış günü!” derler ama artık doğru kabul edilmeli mi bu laf, bilemiyorum. Bence insan istediği mevsimde istediği rengi giymeli. Hatta, özellikle kış aylarında renkli giyinmeli. Kışın renksizliğine karşı giysilerimizin rengiyle daha neşeli olabiliriz. Belki biliyorsunuzdur, altı aylık gece kuşağını bariz yaşayan Danimarka’da en çok ölüm ocak ayında yaşanıyormuş! İntihar değil, normal ecel. Yani ecel bile iç karartıcı ortamlarda daha çabuk geliyor anlaşılan. O yüzden özellikle Kuzey Avrupalılar kış aylarında kırmızı, turuncu, mor, fıstık yeşili gibi iç açıcı renkler giymeye çalışırlar. Bizde, kış aylarındaki güneşli gün sayısı bol olduğundan belki buna dikkat etmemişiz ama, açık renk giyeni de “zürefânın düşkünü” diye hakir görmüşüz. 

 

Zürefâ, zarifin çoğulu. Arapça’dan geliyor. Zarif de, zarâfetli, güzel, şık, nâzik, ince, kibar, nükteli kimse demek. Artık karşısındakine “çok zarifsiniz” diyen kimse pek kalmadı ama bir zamanlar böylesi lafların çok kullanıldığı, dilin gelişiminden anlaşılıyor.

           
Bir de, “
zemheri zürefâsı” var.  Kışın, şıklık olsun diye ince ve açık renk giysiler giyen insanlara deniyor. Zemheri de yine Arapça, zemherir’den geliyor. Gündönümünden sonra yaşanan şiddetli soğuklar, karakış, bir anlamda erbain demek. Kastedilen, 22 Aralık ile 31 Ocak arasındaki soğuklar. Ocak ayının ilk en meşhur fırtınasının da Zemheri Fırtınası olduğunu söylemek gerek yeri gelmişken. 5-8 Ocak arasında beklenir. 

Bundan önce de ocak ayının hemen başında 2-4 Ocak arasında, üç günlük bir fırtına vardır. Kimi takvimlerde buna Mihrican derler. Mihrican, Farsça “mihrgân”dan gelir ki, “sonbahar” demektir. Bugün İran Mecusîleri’nin Nevruz’dan sonra gelen ikinci en büyük bayramlarının da adıdır. Sonbaharın başlangıcına mihrgân-ı âmme, sonuna da mihrgân-ı hâssa derler. İran takviminde sonbahar “Mehr” ayı ile başlar ve bu ay, bizim takvimimizle 23 Eylül-22 Ekim arasıdır. Kış ise 22 Aralık-20 Ocak arasını kapsayan “Daî” ayı ile başlar. Bence, eğer bir Mihrican fırtınasından söz edeceksek bu, mihrgân-ı hâssa, yani sonbaharın sonuna denk gelen kısımdadır.

Bu Arapça, Farsça faslını kapatmadan önce, zürafa adını verdiğimiz o güzel deve soylu hayvanın adının da “zarif”den geldiğini, yukarıda anlattıklarımızla aynı köke sahip olduğunu ekleyelim.

HACI ANDON

            Zemheri’den sonra 17 Ocak’ta adı olmayan ve iki gün sürmesi beklenen bir başka fırtına, ardından 23 Ocak’ta “Kış Şiddeti” fırtınası.

            Ve son olarak da Ayandon Fırtınası. Tarihi 28-30 Ocak arası.

            Ayandon ne ya da kim? Ayandon, (Aya Sofya gibi) Aya Andon adlı azizin halk dilinde yuvarlanmış hali. Aya, aslında Yunanca’nın Latin harfleriyle yazılmış halinde “Hagia” diye bilinir ve bizim “hacı”nın ta kendisidir. Yani, İslamiyet’te hacı ne ise, Hırıstiyanlık’ta “hagia” yani hacı da odur. Tabii bu topraklarda serpilmiş İseviliğin yaşayan hali Ortodoksluk’ta böyledir, Katolikler’e geçince Hagia (Aya), “Saint” olmuştur. (Eski Fransızca’ya Latince Sanctus’dan geçmiş. Anlamı, “kutsal”.)

Bu Hacı Andon (Agios Antonios), Mısırlıdır ve bütün keşişlerin babası sayılır. MS 251 ile 356 yılları arasında yaşamıştır. Hayatının büyük kısmını İskenderiye’de geçirmiştir ve bir tek Kıpti (Koptik) dilini bilir. Anlatıları ve öğretileri Yunanca’ya çevrilmiştir. İsa’nın, Tanrı’nın oğlu değil, normal bir insan olduğunu ileri sürdüğü için Kilise tarafından sapkın olarak nitelendirilen Arius’un tezini çürütmesinde ve dışlanmasında önemli bir rolü vardır. (Bu arada Arius da İznik’te 325 yılında toplanan konsülde aforoz edilmiştir.) Katolikler onu 17 Ocak’ta, Ortodokslar da 30 Ocak’ta anarlar. İşte bu topraklarda yaşayan Ortodoks Hıristiyan vatandaşlarımız (Rum ve Ermeni yurttaşlarımız), denizcilerimiz, balıkçılarımız ki bize de çok şey öğretmişlerdir, Hacı Andon’u andıkları gün çıkan fırtınaya onun adını vermişlerdir.

KİTAP ÖNERİSİ

KÜREKTEN YELKENE: KAYBOLAN MİRAS – M. Cem GÜR

KÜDENFOR Yayınları No:3

Koç Üniversitesi

1.Baskı Kasım 2020

 

Amiral Cem Gürdeniz’in önsözüyle hazırlanan Kürekten Yelkene: Kaybolan Miras, Ocak 2021 içinde raflardaki yerini alıyor. Türkçe yazılmış kitaplar arasında önemli bir boşluğu dolduran kitap 208 sayfa.

 

Kitabın arka kapak yazısı:

M. Cem Gür, Kürekten Yelkene: Kaybolan Miras kitabında denizcilik üzerine çeşitli yerli ve yabancı kaynaklardan derlemelerini, kendi deneyimleriyle harmanlayarak aktarıyor. Böylece denizciliğe ilgi duyanların hem tarihsel hem de uygulamaya dönük bilgi edinebilecekleri bir kaynak kitap oluşturuyor. Küçük teknelerin tarih boyunca aldığı yoldan günümüze bir gezi teknesi inşasına kadar kürekten yelkene, A’dan Z’ye bilgi veren Gür, evrensel denizcilik mirasının unutulmaya yüz tutan hazinelerini bizlere hatırlatıyor.

Amiral Cem Gürdeniz’in önsözünden:

Yılların tecrübe ve bilgi birikimiyle Cem Gür tarafından hayata geçirilen bu eser, kürek ve yelken geleneğinin izlerini günümüze kadar sürerek dünya ve çevre denizlerimizde boy gösteren seçilmiş teknelerin genel yapısını, arma ve selviçe donanımlarına kadar gerekli detayları inceleyerek okuyucuya bir sentez dahilinde sunmaktadır.

 

Yazar:           

Kitabın Adı:   

Yılı: 

Genişlik:

Yükseklik:

Sayfa Sayısı:

Etiket fiyatı:

 

M. Cem Gür

Kürekten Yelkene: Kaybolan Miras

2020

14

23

208

50 TL.

 

AYIN LAFI 

GÜVERTE

Güverte, çok iyi bildiğimizi sandığımız sözcüklerden biri. Ama arkasında neler var neler.


Güverte deyince pek üzerinde durmayız. Üzerinde yürüdüğümüz yerdir teknede veya gemide, o kadar. Güverte işte. Yolcu gemileri ile seyahat edenlerimiz bilir, kamaramız üçüncü güvertededir mesela veya yedinci, havuz, havuz güvertesindedir, bar altıncı güvertede kıç taraftadır falan. Yelkenli tekneler tek güverteli oldukları için yolcu gemileri gibi kafa karıştırmazlar. Açık güverteli birkaç katlı bir motoryatımız olsa bile güverte güvertedir, kafamız karışmaz.
Peki bu sözcük nereden geliyor dilimize? Desem ki size, “Öyle bir sözcüktür ki bu, tencere yuvarlanmış, kapağını bulmuştur sanki”, hiçbir şey ifade etmez değil mi? Ama bu yazı bittiğinde, ifade ediyor olacak. Başlayalım o zaman.

Efendim, Venedik İtalyancasında “coverta” sözcüğünden dilimize girmiştir güverte. Coverta, aslında kapak demek. Neden kapak? Çok basit. Tekneyi ahşaptan veya fiberden imal ettiğimizi düşünelim.

Önce omurga (ki 1000 yıl öncesine kadar önce kaplamalar yapılırdı) çatıldı, sonra yavaş yavaş kaburgalar yani postalar ve ilgili detaylar, sonra kaplamalar. (Tabii fiberse tekne, kalıptan bütün olarak çıkıyor.) Hepsi bitince, ortaya “kabuk” dediğimiz, uzatılmış ve büyütülmüş bir kayık tabak gibi içi boş bir nesne çıkıyor. Diyelim ki tas. İyi de bu tasın üstünü kapatmak lazım.

Üzerinde yürünecek, içine girilip oturulacak, direk dikilecek, koçboynuzları vs. konacak; kapatmadan olmaz. İşte bu tasın kapağına, bayağı “kapak” anlamında coverta (koverta) demişler, Akdeniz’de 13’üncü yüzyıldan itibaren de diğer milletlerin denizcileri ile içli dışlı olan bizimkiler, lafı alıp dilimize “güverte” diye uyarlamışlar. İngilizcede kapak, örtü vb. anlamlara gelen “cover” sözcüğü size daha çok şey ifade etti mi şimdi?

Ama bitmedi.  Eski Türkçede gök, hem mavi, hem gökyüzü hem de tanrı anlamına gelen bir sözcük. Aslında hepsi de “yukarı” ile ilgili. Çünkü mavi de yukarısı, gökyüzü de yukarısı, tanrı(lar) da yukarıda. Göğermek diye bir tabir vardır, duymuşsunuzdur. Mavileşmek veya yükselmek anlamlarına gelir. Halk arasında kullanılır ama inanın ki halk arasında sebebi, kaynağı bilinmeden kullanılan pek çok sözcük ve ses, ta Orta Asya’dan bu yana vardır.

 İnanması zor gelebilir ama “gövercin” adı da bu “gök”ten gelir. Güvercinin Farsçası da kabutar. Çünkü Farsça kabud, “mavi” demek. İran’ın Meraga kentinde 12. yüzyıldan kalma mavi renkli bezemeler olduğu için adı Kümbet-i Kabûd, yani Mavi Kümbet olan nefis bir mimari eser vardır. Farsça, çok eski Yakındoğu dilleri ile yakın akraba. Öyle ki, kendi içinden çıkmasa bile komşu dillerden, aynı aileden olmasa dahi sözcük alıp vermiş. Şimdi buraya dikkat: Mavi gökyüzü ya, yani yukarısı ya, yukarıya doğru herhangi bir nesne, mesela kafamıza örttüğümüz örtü veya elbisenin kapüşonu da örtü ya, işte kapüşon da, arabanın kaputu da aynı kökten geliyorlar.

Kaput, cüppe de demek, palto da. Kuzey Afrika’da kullanılan bir tür külahın adı da bu. İtalyanca “capa” olan her şey de buradan. Bizim kaban dediğimiz şey de. Tam da aynı nedenle mesela Kırmızı Başlıklı Kız’ın İngilizcesinde de var olan “hood” kapüşon/başlık vb. anlamlardadır, arabanın kaputunun İngilizcesi de “hood”dur.

Sözcüklerin, kavramların çok ilginç yolculukları var. Doğu mu Batı’dan aldı, Batı mı Doğu’dan? Bu, çoğu zaman yanıt bulunması zor sorudur ama son iki bin yılın öncesinden beri var olan sözcüklerin çoğu, tecrübeyle sabittir ki Doğu kökenlidir. Zira Akdeniz’e alfabeyi, yazıyı ve dolayısıyla yazılı ifadeyi taşıyan Fenikeli denizcilerdi, Fenike, bugün Lübnan dediğimiz bölgeydi, bu bölge Yakındoğu’nun liman bölgesiydi, yazı da Yakındoğu‘da başlamıştı, denizcilik de ve hepsi bir yana, uygarlık da. Kalın sağlıcakla.

MARİNALARDAN HABERLER

Bundan sonra her ay marinalarımızdan son haberler, duyurular, kampanyalar bu köşede yer alacak. Ulaşamadığımız, haberleşmemizde kesinti olan marinalar elbette var. Onlardan ricamız, tayfuntimocin@gmail.com adresine yazarak sonraki bültenlerde yer almaları. Bütün marinalarımızdan haber ve duyuruları sayfalarımızda 1000’e yakın DADD üyesine duyurmaktan mutlu oluruz. İlk anda bize hızla yanıt veren tüm dostlarımıza teşekkür ederiz.

 

ALANYA MARİNA

Teknik Müdür Mustafa Kaya, DADD üyelerine şöyle sesleniyor:

Alanya Marina olarak amatör denizciliğin desteklenmesini çok önemseyen ve amatör denizciliğin önemini bilen bir marina işletmesi olarak elimizden geldiği kadar bu konuya katkıda bulunmaya çalışmaktayız.

Bu sebeple Marinamızda, siz değerli DADD üyelerine özel, marinamızın uygulamış olduğu indirimlere ek olarak yıllık bağlama ücretlerinde geçerli %5 ekstra indirim uygulayabiliriz.

Yine DADD üyelerine özel, kısa süreli bakımlar için ihtiyaç olması durumunda, karaya çekme işlemi yapıldıktan sonra 1 hafta ücretsiz bağlama hediye edebiliriz.

Sizin ve tüm değerli DADD üyelerinin yeni yılını kutlar, başarılarınızın devamını dilerim.

 

ALANYA MARİNA / MUSTAFA KAYA İLETİŞİM BİLGİLERİ (CH:73)

Mobil: +90 549 583 43 61

Tel:      +90 242 511 34 00

Faks:   +90 242 512 12 34

technic@alanyamarina.com.tr

www.alanyamarina.com.tr

K 36 ° 33.25 'D 031 ° 57.07'

 

ATAKÖY MARİNA

 

Ataköy Marina ve Yat İşletmeleri olarak;

Yıllık bağlamalarda 12 ay için + 3 ay bonus kampanyamız bulunmaktadır.

 

Çekek alanımızda 36 tona kadar tekneleri karapark hizmetinden yararlandırabiliyoruz.

Marinamızda yıllık bağlama sözleşmesi olan teknelere karaparkta %50’ye kadar indirim sağlayıp, 5 gün ücretsiz karada konaklama imkânı sunulmaktadır.

Dışarıdan gelen misafirlerimize de 5 günlük ücretsiz karapark imkânı ile birlikte farklı fiyat avantajları verilmektedir.

 

atakoymarina.com.tr

K 40 ° 58 '22 "/ D 28 ° 52' 55"

atakoymarina@atakoymarina.com.tr

 

TEOS MARİNA

 

Deprem sonrası çok yoğun günler yaşayan Teos Marina’nın Genel Müdürü Faruk Günlü de amatör denizciye her an yardıma hazır bir marina yöneticisi. Bize Teos’un bilgilerini şöyle gönderdi:

 

M:  +90 549795 59 56

T:  +90232745 80 80 

F:  +90232745 72 14 

E:  faruk.gunlu@teosmarina.com

İçinde:  www.teosmarina.com

 

MERSİN MARİNA

 

Mersin Marina da bize tablo ile bilgi veren marinalardan oldu. Biz de üyelerimizle aynen paylaşıyoruz.

Mersin Marina

Adnan Menderes Bulvarı Eğriçam Mah. No:33 Yenişehir-MERSİN
Telefon : +90 324 330 03 00
Faks : +90 324 329 10 35
e-Posta : info@mersinmarina.com.tr

www.mersinmarina.com.tr

 

SETUR MARİNALARI

Setur Marinaları da kampanyaları içeren broşürlerini gönderdiler. Biz de üyelerimizle bu bilgilerin linkini paylaşıyoruz.

https://www.seturmarinas.com/Campaign/Lis

 

Sosyal Medya Hesaplarımız

KÜNYE

Sahibi: DADD Yönetim Kurulu adına Zafer Türkmen

Editör: Tayfun Timoçin

Uygulama: Volkan Yalçınkaya

Ayda bir yayımlanır.

Web Görüntüle ] [ Üyelikten Ayrıl ] [ Şikayet Et ]

Denizlerdeyiz.org gönderimlerinin tarafınıza sorunsuz ulaşmasını istiyorsanız lütfen
bilgilendirme@denizlerdeyiz.sendmailx.net adresini güvenli kullanıcılar listesine ekleyiniz.

Bahçelievler Mahallesi Albay İbrahim Karaoğlanoğlu Sokak No : 22/5
Bahçelievler / İSTANBUL

Telefon : 0(545) 950 32 33
www.denizlerdeyiz.org e-mail: info@denizlerdeyiz.org